MALUMAT Hüsn-i hat, İslâm yazıları için kullanılan bir tâbirdir. İslâm yazı çeşitlerinin estetik ölçü ve endişeler içerisinde yazılmas...

MALUMAT


Hüsn-i hat, İslâm yazıları için kullanılan bir tâbirdir. İslâm yazı çeşitlerinin estetik ölçü ve endişeler içerisinde yazılmasına denilir. İslâm yazılarını, estetik ölçüler ve endişeler içerisinde yazana da "hattat" ünvanı verilmektedir. Zaten hüsn-i hattın kelime mânası, ölçüleri içerisinde yazılmış güzel yazı demektir. Estetik ölçü ve endişe içerisinde yazılmamış yazılara hüsn-i hat demediğimiz gibi, bunları yazanlara da hattat değil, kâtip diyoruz.
Arapça 'hatt' mastarından türeyen ve "yazı, çizgi; çığır, yol" manalarına gelen 'hat' kelimesi, terim olarak "Arap yazısını estetik ölçülere bağlı kalıp güzel bir şekilde yazma sanatı (hüsn-i hat)" anlamında kullanılmıştır. Kaynaklarda genellikle "cismani aletlerle meydana getirilen ruhani bir hendesedir" şeklinde tarif edilen hat sanatı, bu tarife uygun bir estetik anlayış çerçevesinde yüzyıllar boyunca gelişerek süregelmiştir.


İnsanın yazıyla kurduğu ilişki öylesine vazgeçilmez, öylesine tutkulu ki bunu satırlara dökmek bir o kadar zor oluyor bazen. Sadece yazmak ile de yetinmiyor insanoğlu, güzellik aşkıyla birlikte yazıyı da güzelle buluşturuyor, sanatlaştırıyor, bir abide haline getiriyor.

Hat sanatı, "Allah güzeldir, güzeli sever" hadisinden hareketle, harfleri tek tek dizerek inşa eden, nun gibi inleyerek ve titreyerek nun çizen, vav'a bakarak kalem ve yazı üzerine yemin eden ve bunun kıymetini bilen insanlar tarafından ebedileştirildi. Öyle ki, "kalemini kötü şeylere alet etmemek, ruhaniyetini öldüren maddi ve manevi süfliyetlerden uzak bulunmak, kendisinden yazı tahsil etmek isteyenlere şefkatli, edebli, sabırlı ve cömert olmak, sırları faş etmemek, gurura kapılmamak, sözüne sadık, ahde vefa göstermek" gibi yüksek özellikler bir hattatın taşıması gereken vasıflardan sayılmışlardır. Yani kısaca hat ilmi sahibi olmak zor ama hattat olmak daha da zordur.

Hattat kendini Allah'a veren, amellerin hakiki müşterisi olarak ancak O'nu seçen, ne yapmış ve ne yazmışsa, O'nun adını yüceltmek, rızasını kazanmak için yapandır. Hattat, aşkını kamış, kalem yoluyla kâğıda döker. Neyzenin elinde ayrılık acısıyla inleyen kamış, hattatın elinde vuslatın özlemiyle deli divane olup raks eder. Her hareketi O'nu anlatır. Kalem, O'ndan izler bırakır geçtiği her noktaya.

Hattat, yazıyı yazmaya başladığı andan itibaren ibadet halindedir adeta. Kamış kalem, kâğıdın üzerinde, bir eli gökyüzüne, bir eli yere açılmış, pervane gibi dönen bir semazendir artık. Kalem yol alırken kâğıt üzerinde, zaman çoktan anlamını yitirmiştir. Dün, bugün ya da yarın... Hiç yazılırken bir hiçtir artık. Besmeleler, göklerden inen 'Anka Kuşu' gibidir. Derin sularda yüzer vav kayıkları. Zaman kıvrılır, bükülür, gelir el pençe divan durur hattatın önünde edeb ya hu diye. Bir aşk ve meşk sanatıdır Hüsn-i hat. Sabır gerektiren ve bıkıp usanmadan çalışma isteyen...



0 yorum: