Sakın terk-i edebden
kûy-ı mahbûb-ı Hüdâ’dur bu
Nazar-gâh-ı İlâhî’dür Makâm-ı Mustafâ’dur bu
*
Felekde mâh-ı nev Bâbü’s-Selâm’un sîne-çâkidür
Bunun kandîli Cevzâ matla’-ı nûr u ziyâdur bu
*
Habîb-i Kibriyâ’nun hâb-gâhıdur fazîletde
Tefevvuk-kerde-i ‘arş-ı cenâb-ı Kibriyâ'dur bu
*
Bu hâkün pertevinden oldı deycûr-i ‘adem zâ’il
‘Amâdan açdı mevcûdât çeşmün tûtiyâdur bu
*
Mürâ’ât-ı edeb şartiyle gir Nâbî bu dergâha
Metâf-ı kudsiyândur bûse-gâh-ı enbiyâdur bu
********* Nâbî *********
Sakın edebi terk etmekten! Allahü Teâlâ’nın
Sevgilisi’nin sokağıdır bu.
Hak Teâlâ’nın nazar ettiği yerdir, Muhammed
Mustafa’nın (Sav) makamıdır bu.
Gökteki hilal Selam Kapısı’nın göğsünde bir
yarıktır.
Buranın kandilidir ikizler burcu, nur ve ışığın
doğduğu yerdir bu.
Cenâb-ı Hakk'ın Sevgilisi’nin istirahat yeridir.
Fazilet olarak Hazret-i Allah’ın arşının en üstü
gibidir.
Bu toprağın parlayışı ile son buldu yokluğun
karanlığı.
Varlığın gözünü körlükten açan sürmedir bu.
Ey Nabi, edebe uymak şartıyla gir bu dergâha.
Meleklerin tavaf ettiği, peygamberlerin öptükleri
yerdir burası.
- Bâbü’s-Selâm: Selam kapısı. Mescidi-i Nebevi’de
bulunan, Ravza-i Mutahhara’yı ziyaret etmek isteyenlerin muhakkak geçtikleri
kapıdır.
* Hattat: Hâmid Aytaç
----
17. yüzyılda (IV. Mehmet dönemi) Osmanlı
şairlerinden Urfalı Nâbî, bir grup devlet erkânıyla hacca gitmek üzere yola
çıkar. Medine-i Münevvere’ye yaklaştıkları gece Peygamber Efendimiz'in (Sav)
huzuruna varma aşkıyla uyku uyuyamayan Nâbî, bir paşanın hem de ayakları
Medine’ye dönük olarak uyuma gafleti üzerine adamı uyandırır ve o anda duyduğu
hissiyatla ona bu gazeli söyler.
Medine-i Münevvere'ye girdiklerinde sabah ezanının okunma vaktidir ve bütün minarelerden ezandan önce bu şiir okunmaktadır. Nâbî, dehşetle okunanın kendi şiiri olduğunu fark eder. Hemen bir müezzine koşar ve bu şiiri nereden öğrendiğini sorar.
Müezzin şöyle cevap
verir: Resûl-i Kibriya (Sav) Efendimiz, bu gece bütün müezzinlerin rüyasını
şereflendirerek: "Ümmetimden Nâbî isimli birisi beni ziyarete geliyor.
Bana olan aşkı her şeyin üzerindedir. Kalkın, ezandan önce, onun benim için
yazdığı bu beyitleri okuyarak kendisini karşılayın, mescidime girişini
kutlayın"! buyurdu. Biz de Efendimiz’in emirlerini yerine getirdik, dedi.
Nâbî, hepten şaşırdı ve heyecanlandı, dayanamayıp ağladı. Gözyaşları içinde müezzine
tekrar:
- O iki cihanın Efendisi, gerçekten Nâbî mi dedi, o
benim ümmetimdendir mi buyurdu? diye sordu. Müezzin:
- Evet, Nâbî dedi, o benim ümmetimdendir buyurdu,
deyince, Nâbî bu iltifata daha fazla dayanamadı, sevincinden düşüp bayıldı. Bir
zaman sonra ayıldığında paşayı ve müezzini yanında ağlarken buldu.
![]() |
Hattat: Hamit Aytaç |
0 yorum: